30 Ocak 2016

Kırtasiye Alışverişi #11


   Uzun aralıklarla alınmış birkaç kırtasiye malzemesi. Artık kutulara sığmadıkları ve kullanmaya kıyamadığım için en iyisi kırtasiye ürünlerinde abartmamaya çalışıyorum. O küçücük şeyler dağ olmadan önlem almaya çalışıyorum. 


   Nezih Kırtasiye'ye gittiğimde şu defterleri getirdikleri çok iyi bir stant var. Hatta çeşit çeşit daha neler var da sakin olup defterleri ve kalemliği aldım. Yanındaki stickerlar ise Galeri Ekin'den. Bu stcikerı ilk kez Kore'de almıştım ve o kadar güzel ki tekrar görünce çifter çifter aldım ve şuan evde 4 paket var ama bunları ajandamda ve yapacağım anı defterinde kullanmak için aldım. 


   Yine Galeri Ekin'den. Ara sıra buraya gerçekten çok güzel stickerlar geliyor. 


   Yılbaşından önce kutu içinde satılan kartları görünce hediye yanına vermelik olur diye almıştım. Açıkçası geçen yıl gördüğüm yılbaşı kartlarından sonra bunlara bakasım bile gelmedi. Yine de burada bulacağım en iyi kartlardı. Bu fotoğraftakilerin hepsi Nezih. Yılbaşından önce bir stantta 2 al 1 öde vardı ama iki aynı ürün olması gerekiyormuş diye üstteki sticker biraz gereksiz oldu. 

   Şu İngiliz askeri minicik defter ve yanındaki telli defteri de bayılarak aldım.




   Kutunun içinden 5 zarf, 5 kart, ve bir sticker çıkıyor. Kartlar da akordiyon gibi açılıyor. 


   Sailor Love defteri üstten açılıyor ve 4 soft renkle bölümlendirilmiş, okuldan almıştım. Kalemlik ve defter ise H&M'de set olarak indirimde 10 lira gibi bir fiyata satılıyordu. Defterin sayfalarını sevmiyorum çünkü çok keskin bir beyaz. Zaten seti kalemlik için aldığımı söyleyebilirim.


   
   Son olarak ise kalemler. Sharpie Gold metalik kalemi yurtdışından almıştım ama D&R'da görme başladıkça stokladım. Turkuaz olan Pilot G-2 severek kullanıyorum, önceki bittiği için alındı. D&R'da Zebra markasının kurşun kalem şeklinde kalemlerini ucu ince diye aldım ama yazımından çok çok memnun kalmadım. Uni Posca ise kupa boyamak için. Sharpie Gold'la denedim ama olmayınca Uni Posca'yla bir gün deneyeceğim, üşenmezsem. 

22 Ocak 2016

İzlenen Diziler (2015)

   Şu yazımda dediğim gibi 2015 benim için biraz dizi ve filmler geçti. Açıkcası dizi izlemekten daha keyif alıyorum çünkü bir oturuşta en fazla 1 saatlik bişey izlemek gerekiyor. Filmleri evde izlemeye 2 veya 3 saat konsantre olamıyorum. Yine de eğer dizide gelişmeleri çok merak ediyorsam iki üç bölüm üst üste izleyebiliyorum. 


   2014 Ağustos'ta Netflix'ten bişeyler izlemeye başlayınca ne izlesem diye araştırmaya başladım çünkü bu dönemde yurtdışında dil okuluna gitmeden önce kulağımın konuşma diline alışmasını istiyordum. En başta günlük olaylarda geçen, beni bunaltmayacak günümüz dizilerine bakıyordum ve karşıma Ugly Betty çıktı. Bilmem kaç sene önce televizyonda Ugly Betty veriliyordu ve çok hoşuma gitmişti ama öyle ne çok hatırlıyorum ne de hepsini izleyebilmiştim. Bu yüzden Netflix'te görünce çok sevindim ve hiç bıkmadan günde en az iki bölüm izleyerek 4 sezonu dört-beş ayda tamamladım ve yeni kelimeler öğrenmeme çok yardımcı oldu. 

   2014 sonunda Ugly Betty bitince ne izlesem diye bakınıyordum. O sıralarda Amazon Prime üyeliğimin deneme 1 aylık süresi vardı. Amazon'a bakarkende dizi bölümünde Mozart in the Jungle çok popülerdi, zaten Amazon stüdyolarından olduğu için doğal olarak öne çıkıyordu. Konusu falan bilmeden diziye giriş yaptım çünkü müzikal tarzda (çok severim) ve klasik müziğe ayrı ilgim var. Baştan beğeneceğimi biliyordum ki öyle de oldu. Tek kelimeyle bayıldım ve 10 bölüm çok çabuk bitti. İkinci sezon yok mu, nerde diye ağlıyordum ama bir sene sonra daha Aralık'ta yayınlanmış. Hemen izleyeceğim. Dizide New York Senfoni Orkestrası, o orkestraya girmeye çalışan bir kız, bir maestro, delilik ve aşk sınırında ilişkiler daha bir çok şey var. Tavsiye edeğim dizilerin başında gelir. 

   Kuzenim ve arkadaşı tam bir Sherlocked ve bana Sherlock Holmes'ün bu versiyonunu çok önerdiler. Dizinin bir bölümünün 1,5 saat olması beni biraz geri çekmişti ama kuzenim ısrarla her bölüm film gibi hiç sıkılmazsın dedi. İkinci çekincem ise İngiliz aksanına alışık olmamamdı çünkü Amerikan aksanına alışınca İngiliz aksanında anlayabilir miyim diye bir soru oluştu kafamda. Yine de izlemeye başladım ve ilk bölümde konuşmaların hiçbirini anlamadım ve acaba bu İngilizceyse ben ne öğreniyorum dedim kendime. İngilizce altyazıyla izlemeye başladım ve bir kaç bölüm sonra kulağım aksana alışınca dizi daha keyifli olmaya başladı. Diziye yorum yapamıyorum, mü-kem-mel. Gerçekten her bir bölüm ayrı bir filmdi ve bende de bir Sherlocked durumu oluşmaya başladı. Benedict Cumberbatch nedir peki? *-* Bu diziyi izlerken ''The Imitation Game'' filmini izlemiştim ve kulağımın aksana önceden alışmasıyla filmi rahatça izledim ve tekrar Benedict *-* Ben geç kalmışım, siz geç kalmayın. 


   Beauty and the Beast'in ilk sezonunu izlemiştim ama benim için süper bir dizi değil ama Şubat başı gibi bir New York dizisi izleyim diye istek gelince ikinci sezonuna bakayım bari dedim, fena değildi.

   Lost Girl yine bir tavsiye üstüne ama daha öncesinden adını bile duymamıştım. İlk sezonu izledikten sonra arka arkaya izleyerek dört sezonu izlettirecek kadar güzel bir dizi. Fantastik, gizemli ve her bölüm ayrı bir heyecan ve olay var. Afişlerinde bizde vampirler yok, succubus var diye geçer. Bu diziye de yorum yapamıyorum çünkü gerçekten çok beğendim ve hiç bıktırmıyor. Hatta 5. sezonu da çıkmış onu da izlemeye sabırsızlanıyorum. 

   Game of Thrones'u ben genelde sezon bitince izliyorum ama 4. sezonda çıktıkça izledim ve her hafta yeni bölümü beklemek beni öldürüyordu. 4. sezon benim için şöyle böyle geçti ama kitaplardan bildiğim kadarıyla 5. sezon ortalığı yıkacak diye tahmin ediyorum.


   Komedi dizilerinden pek hoşlanmam ve izlemeyi nadir tercih ederim. New Girl'ü çok görüyordum ve bölümleri 20 dakika olunca bir bakayım diye açtım, sonra ikinci sezonda beni çok sarmamaya başladı, bıraktım. Fakat gariptir ki, geçenlerde ya bir New Girl izleyim diye içimden geçince şimdi ara ara ikinci sezondan devam ediyorum. 

   Reign'i ilk Sycorox'un dizinin kıyafet postunda iki yıl önce falan görmüştüm ve kıyafetler çok hoşuma gitmişti. Bende biraz kostüm, müzik takıntısı var sanırım. Netflix'te denk gelince başladım izlemeye ve beğendim. Sadece ikinci sezonun son bölümlerinde biraz sıkıldım ama güzeldi, kıyafetler daha güzeldi. Bir de müzikler günümüz müzikleri ve çok güzel seçilmiş, ilginç bir harmoni oluyor eski dönem dizisini yeni müziklerle izlemek.

   Cadılı şeyleri severim ve fantastik bişeyler izleme ihtiyacı hissederken yine Netflix'te Witches of East End'e rastladım. Dizi de hafif Vampire Diaries havası var gibiydi ama ondan daha sevdim. İlk sezonu bitirince kısa bir süre sonra ikinci sezonu eklenince devam ettim. İkinci sezonda daha merak ederek izlemeye başladım ama diziyi ikinci sezonda bitirmişler. Ortalama bir dizi. 


   Ön yargılarımın beni mahvettiğinin bir örneği ise Friends. 2015 yaz sonu diziyi kardeşim izlemeye başladı ve izlediği her an eve bir kahkaha dolmadı. Çok merak ettim ne izliyor da böyle gülüyor diye baktım Friends. Bana izle dedi ama komedi, 10 sezon ve 90'larda geçiyor, hiç izleyemem dedim çünkü 10 sezon gözümde büyüdü ve 90'larda geçen şeyleri izlemeyi çok fazla sevmiyorum (kıyafetlerden dolayı bence :) ). Fakat kardeşimin devam eden kahkaha seslerinden sonra meraktan izledim ve gülmem ki ben dediğim bu diziye bayıla bayıla izledim. Zaten bölümler 20 dakika olunca yemekte, her boşlukta elimde telefon izlemeye başladım. O kadar güzel ki, espriler ve komediyi izleyiş şekilleri komedi sevmeyen beni bile güle güle izletti ve bitince kocaman bir eksiklik hissettim. Şansıma bu yıl özel bir programda tekrar bir araya geliyormuş ya daha ne olsun, efsane geri dönüyor. *-*

   Once upon a time masalsı işleyişle en sevdiğim dizilerden ama ara ara soğuma geliyor. Frozen olayından sonra yeni sezona başlangıcı güzeldi ama sonu daha harika bitti ve 5. sezonun arasının bitmesini bekliyorum. 

   2015 yıl sonuna doğru yeni bir diziye başlamak istedim ama bir türlü en başta beni çeken bir dizi bulamadım. Outlander bunu kırdı. IMDb'de yüksek puan ve şahane ötesi afişleriyle ilgimi çekiyordu ama öncelikle kitabını okuyayım sonra izlerim diye erteliyordum. Baktım kitaplarını okuyacağım yok açtım diziyi. İlk bölümde diziyi tam bırakacakken öyle bir noktaya geldi ki diziden ayrılamadım. Bayılarak sezonu bitirdim, her şey mükemmeldi. 1940'larda geçerken 1740'lara ilginç bir dönüş gerçekleşiyor. Gerisini anlatamıyorum spoiler olmasın diye. Dönem, tarihi kurgu, biraz romantik, biraz kanlı ama tamamıyla ve oyuncularıyla mü-kem-mel. İkinci sezon gelsin de bir izleyeyim diye merakla bekliyorum. Yakında dayanamayıp kitaplarını alıcam orası ayrı. 


   1,5 yıl iyi dizilerle bitti. Şimdi yeni dizilere bakıyorum ama çok zevk alarak izleyebileceğim bir şey bulamıyorum. Continuum'a baktım ama ilk bölümden beni çekmedi bıraktım. Arrow'a devam edeyim dedim ama artık ilgi çekici gelmiyor. Şimdilerde ise The Paradise izliyorum fena gitmiyor. Yeni dizi arayışlarım devam ediyor.

17 Ocak 2016

Kitap Alışverişi #25 (Ankara Kitap Fuarı '16)


   Kitap fuarı için Kitap Ağacıyla birlikte Cumartesi birlikte fuarda olma planı vardı. O gün sadece iki saat kalabileceğim ve sahafları gezemeyeceğim için, hazır fuara yakınken Salı günü küçük bir gezi sahaf gezisi yaptım ve fotoğrafın sağında kalanları aldım. Genel olarak kendime 100 lira harcama limiti koymuştum ama sahaflarda o 100 lira bitti gitti ve fuarın geri kalanına şöyle bir göz atıp çıktım çünkü Kitap Ağacıyla gezerken zaten o stantlardan alışveriş yapacaktık. 

   Cumartesi günü yani dün, kalabalık bir grupla birlikte yayınevlerini dolandık. Sahaflarda 100 lira zaten yemiştim ama bu yeni kitaplara da 100 lira ayırdım.


  İlk olarak İletişim'e uğradık normalde %20 indirim varmış, bence bu çok az bir oran fuar için. İletişim'den o kadar çok almak istediğim kitap vardı ki bu üçüyle sınırladım. İletişim yayınları kitaplığımda edebiyat dışı birkaç kitap harici yoktu fakat okumak istediğim yazarların çoğu da bu yayınevinde bulunuyor, nedense bir türlü almıyordum. Bu üç kitapla bu zinciri kırdım ve aldığıma en sevindiğim kitaplardan oldular.


   Kitap Ağacı'ndan Sel Yayıncılık'tan Selma Hanımla çok samimi olanlar var ve bende bu yayınevinde olan yazarları okumak istedim. Toni Morrison'ı hiç okumadım ve aslında ilk kitaplarından başlamak isterdim lakin sahaflarda bulmama rağmen alamadım fiyatları nedeniyle. Melisa Kesmez'i merak ettim ama ilk kitabı kalmayınca bunla başlamak istedim. Mumsema Han'ı Selam Hanım gruba genel olarak önerdi. Tarihi hanlarda ve kumaş dükkanında geçmesi benim çok ilgimi çekti ve aldım.


   Pegasus Yayınları'nda indirim oranı %25 imiş. İnternetten %35'e kadar indirim bulunabildiği için fuardan almayacaktım ama aklım Örümcek Ağındaki Kız'da idi çünkü en sevdiğim serilerden. Kitabın fiyatına bakarken stantta bizim Konuk Oburumuz Alican duruyormuş bu yüzden almam için bir bahane oldu yoksa almayarak dönecektim. 

   Kitap Ağacı, Aylak Adam'a uğradılar ben Pegasus'dayken. %50 indirim yapıyorlardı ve stanttaki Erkan Bey kitaplara çok hakim ve çok iyi önerilerde bulunuyor dedi gruptakiler. Bütçemin dışına çıkmamak için stanttan kitap alamadım ama Erkan Bey'in kendi kitabını hediye ederken bende faydalandım biraz. 


   İthaki'den stantı komple almak istiyordum ama nerde o para. Bir bölümde %50 indirim varmış, genel olarak da %25. Amerikan Tanrıları listemin başındaydı o yüzden bunu alıp çıktım ama şuan hafif bir burukluk var çünkü ilknokta'da 23,4 liraya düşmüş :(


   Ruhlar Evi'ni Kitaplarla Beslenmek ve Pinuccia'nın Kitapları çok beğenmişti ve önerdikleri günden beri aklımda ama basımı yok. Nadir Kitap'ta çok az ve olanda çok pahalı. Gezdiğim üçüncü sahafta Can Yayınları'na bir göz gezdirirken görmemle almam bir oldu çünkü 25 liradan verdi sahibi. O sırada Susan Sontag'ı gördüm. Makaleleriyle çok ünlü ama acaba romanı nasıl merakıyla aldım. Altın Klasikleri'de buldukça alırım ve bu da aynı sahafta sadece 5 liraydı.


  Diğer sahafta Altın Nobellere rastladım ve tahminimden daha çok buldum. 


   Sahafın da bana yardımcı olmasıyla 5 tane güzel Altın Nobelleri 55 liraya aldım. Bütçem bitince son olarak sahafları gezerken yeni bir Allende kitabına rastlamıştım bir sahafta 15 liraya görüp vazgeçtim daha sonra tesadüfen yeni bir sahafa göz atarken umudum olmamasına rağmen bu kitabı buldum ve bana 10 liraya verdi. 


   Genel olarak fuardan ziyade internetten çok daha uyguna kitaplar bulunabiliyor. Fuarda indirim oranları gerçekten çok az ama bir nedeni de yer kiralıyorlar, yine de %30 oranında indirim beklerken genel olarak %20-25 arası indirim olması pek tatmin etmiyor. Buna rağmen kitaplara bakıp, alıp anında elinde olması hissi başka bir şey. Bu yüzden fuara gidip indirimden memnun olmasak bile az da olsa kitap alıyoruz veya atmosferin verdiği nedenlerden dolayı da bazen de bütçemizi çok aşsak da kitap alıyoruz. 

11 Ocak 2016

Kış Okuma Şenliği 2015-16

       O kadar yoğun bir yıl sonu ve yıl başı yaşadım ki, nefes alabilecek zamanı şimdi buluyorum. Elbette bu durum kitap okuma sayımı etkiliyor, yine de şenliğe katılıyorum. Liste hazırlama olayı çok zevkli. Çoğu kitaplar aslında güz okuma şenliğinden kalanlar. Bu sebeple kitap bulmakta pek zorlamasam da bazı kategoriler yine de boş kaldı. Hepsini okuyamayacağım için onlar boş kalsın napalım artık diyorum. 

1. Kategori (10 puan): Şenliğimizin destekçisi Yabancı Yayınları'ndan çıkan bir kitap.
 

Cadı Avcısı / Virginia Boecker / Yabancı Yayınları / 397 Sayfa

2. Kategori (10 puan): İsminde kış mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların kış mevsiminde geçtiği bir kitap.


Karlar Ülkesi / Yasunari Kawabata / Altın Kitaplar / 284 Sayfa

3. Kategori (10 puan): Liseyi başladığınız yıl ödül almış bir kitap veya o yıl ödül almış bir yazardan bir kitap.

İmkansızın Şarkısı / Haruki Murakami / Doğan Kitap / 372 Sayfa (Franz Kafka Ödülleri 2006)


4. Kategori (10 puan): Kaç şenliktir listenize alıp alıp da okuyamadığınız o kitap (Şenliğe ilk kez katılanlar içinse kütüphanelerinde en uzun süredir okunmayı bekleyen o kitap).


---


5. Kategori (10 puan): Herhangi bir edebiyat ödülüne aday olmuş ama kazanamamış bir kitap.

---


6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.


Harry Potter and the Sorcerer's Stone / J.K. Rowling / Scholastic / 309 sayfa 

7. Kategori (10 puan): Kitap Ağacı'nın aylık kitaplarından veya herhangi bir Kitap Ağacı kulübü tarafından Kış Okuma Şenliği'ne denk gelen dönemde okunacak bir kitap.

---


8. Kategori (10 puan): Başkasının sizin için seçtiği bir kitap. (Bu kategoride tavsiyelerine güvendiğiniz ve tanıdığınız birine gidip ne okuyacağınızı sorabilirsiniz veya bir yakınınızdan kütüphanenizden okumanız için rastgele kitap seçmesini isteyebilirsiniz. Kendi kendine karar vermek yok).

---


9. Kategori (10 puan): 2015 yılında çıkan bir kitap (Yabancı yazarların kitaplarında Türkçe baskının 2015'te yapılmış olması da yeterli).


Mucize / R. J. Palacio / Pegasus Yayınları / 329 Sayfa

10. Kategori (10 puan): Yazarından imzalı veya yazarından imzalı olmasını isteyeceğiniz bir kitap (Yalnız gerçekçi olun. İmzalı olmasını gönlünüzden geçirdiğiniz yazarların hayatta olması gerekiyor mesela).

Doğu'nun Limanları / Amin Maalouf / Yapı Kredi Yayınları / 183 Sayfa (İmzalı kitabı olmasını isterdim)


11. Kategori (10 puan): Bilim kurgu / fantastik kurgu türünde bir kitap.

Ejderhaların Dansı I-II / George R.R. Martin / Epsilon Yayınevleri / 550-618 Sayfa


12. Kategori (10 puan): Siz doğmadan en az 250 yıl önce yazılmış bir kitap.

---


13. Kategori (10 puan): Hem beyaz perdeye aktarılmış hem de tiyatroya/müzikale aktarılmış bir kitap. 

Tess / Thomas Hardy / Altın Kitaplar / 376 Sayfa (Tiyatro, opera, film ve dizi uyarlamaları)


14. Kategori (10 puan): Türk kadın bir yazardan bir öykü kitabı.

Bazen Bahar / Melisa Kesmez / Sel Yayıncılık / 110 Sayfa


15. Kategori (10 puan): Romantik türde bir kitap.

Elanor&Park / Raınbow Rowell / Pegasus Yayınları / 355 Sayfa


16. Kategori (10 puan): Karakterlerinden birinin bulunduğu kitaba isminde geçtiği bir kitap.

Victoria / Knut Hamsun / Varlık Yayınları / 123 Sayfa


17. Kategori (10 puan): Size hediye gelen bir kitap.

Boğulmamak İçin / George Orwell / Can Yayınları / 254 Sayfa


18. Kategori (Her kitap 5 puan, 4 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 40 puan): 150 sayfadan kısa 4 kitap.

Bir Delinin Hatıra Defteri / Gogol / Varlık Yayınları / 101 Sayfa

Baba Evi / Orhan Kemal / Everest Yayınları / 96 Sayfa
Matisse Öyküleri / A. S. Byatt / Can Yayınları / 111 Sayfa
BinDokuzYüz / Alessandro Baricco / Can Yayınları / 69 Sayfa

19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): İsminde aynı kelimenin geçtiği üç kitap.

---


20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.

Bir Dinazorun Anıları / Mine Urgan / Yapı Kredi Yayınları / 353 Sayfa

Erebos / U. Poznanski / Pegasus Yayınları / 478 Sayfa
Linger No:1 Ölüm Vahsi Bir Gecedir / Edward Fallon / İndigo Kitap / 285 Sayfa
Kostantiniyye Oteli / Zülfi Livaneli / Doğan Kitap / 476 Sayfa

21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 90 puan): İsmi bir kelimeden, iki kelimeden, üç kelimeden, dört kelimeden, beş veya daha fazla kelimeden oluşan birer kitap.

Alev / John Steinbeck / Varlık Yayınları / 108 Sayfa

Kule Efendisi / Anthony Ryan / İthaki Yayınları / 642 Sayfa
Un Lun Dun / China Mieville / Yordam Kitap / 523 Sayfa
Bir Numaralı Evde Olanlar / John Steinbeck / Varlık Yayınları / 109 Sayfa
Miss Peregrine's Home for Peculiar Children / Ramsom Riggs / Quirck Books / 348 Sayfa

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.


- Güz Şenliğinde Okunamayanlar -
Gece Sirki / Erin Morgenstern / Pegasus Yayınları / 511 Sayfa
Son Tanık / Glenn Meade / Kırmızı Kedi Yayınları / 434 Sayfa
Yokyer / Neil Gaiman / İthaki Yayınları / 371 Sayfa
Ruhi Mücerret / Murat Menteş / April Yayıncılık / 318 Sayfa


9 Ocak 2016

İzlenen Filmler (2015)

   2015 yılı benim için filmlerle ve dizilerle dolu bir yıldı. Hatta bu bolluk 2014'ün ikinci yarısıyla başlayıp devam etti. Normalde evde oturup film izleyebilen biri değilim çünkü 2-3 saat hiç kalkmadan evde film izlemek beni sıkıyor fakat bu sorun sinemada olmuyor. Sanırım evde dikkati dağıtacak çok fazla unsur bulunduğu için.

   1,5 yıllık boluğun nedeni ise İngilizce eğitimine yoğunlaşınca dili geliştirmek için kulağın duyması ve alışması lazım. O nedenle bazen İngilizce altyazılı, bazen altyazısız filmler izlemeye çalıştım. Bunun için genelde Netflix'i kullandım, harika bir site. IOS uygulamaları ile Ipad veya Iphone'dan kolayca izleyebiliyordum, yemek yerken bile hemen telefonu aç ve izle durumundaydım. Türkiye'ye gelince mecburi bir vpn bağlantısı kullanıyordum ki bazen sorunlar oluşabiliyordum. Bir kaç gün önce artık Netflix Türkiye'de haberini duyunca bayıldım, kolayca girip çıkabiliyorum. Filmlerde İngilizce altyazı veya altyazısız seçeneği ile benim için çok yararlı. Tek sorun yeni çıkan filmlerin veya dizilerin daha sonra yayınlanması çünkü Türkiye'de zaten kolayca internetten bulabiliyoruz. Ayrıca vpn'siz kullanınca Amerika'da olanlar çoğu diziler Türkiye'den bağlanılan Netflix'te yok. Çok acı :( Yine de Netflix sevdiğim site, öğrenmem açısından bana çok yardımcı oldu.

   İzlediklerimin hem bana bir topluca belgesi olsun hem de 1,5 yılda neler izlemişimin ve beğendiklerimin bir özeti olsun.


   2014'ün Temmuz sonu ile filmler başlıyor. Bu 4 filmi Amerika'ya giderken uçakta izledim. Normalde bu kadar filmi üst üste izleyemem ama uçağın bana göre çok fazla sarsılmasıyla oluşan korkuda aklım dağılsın diye filmlere sardım ama nispeten dağıttılar. 

1. Büyük Budapeşte Oteli çıktığında sinemada izlemek istediğim bir filmdi ama gidememiştim. Listede bu filmi görünce hemen izledim. Sorun bende mi bilmiyorum ama yorumlarda okuduğum harika bir film yazılarıyla benim düşüncelerim pek örtüşmedi. 

2. Avatar'ı daha yeni izlediğime inanamayabilirsiniz. İzledikten sonra ben neden bunu sinemada izlemedim diye kendime çok söylendim. İlk çıktığı zaman herkes buna gidiyor diye reddetmiştim; o sıralarda herkesin okuduğuna, herkesin izlediğinin tam tersini yapma eğilimindeydim. Hadi ilkinde gitmedim sonra sinemalar bunu tekrar verdi, yine gitmeyerek salaklık yaptım. Hazır izleyecek ortam bulmuşken izledim ve çok çok beğendim. Hatta ikinci film söylemleri vardı geçen yıl. Şimdi durum ne bilmiyorum ama çıkarsa hemen gideceğim bu kez.

3. The Princess Diaries ya da Acemi Prenses çerezlik bir film olsun diye izlendi ve aklımda hiçbir şey kalmamış filmle ilgili. 

4. Cesur sinemalarda dublajlı çıkınca gitmek istememiştim. Seçenekler arasında altyazılı görünce sevindim ve filmi beğendim. 


5. Forrest Gump amcamlarda kalırken, amcam bana bu filmi çok tavsiye etti. Kesinlikle mükemmeldi. Çok duygu yüklü, çok anlamlı, çok çok çok...

6. İngilizce okulunda ödev olarak film izleyin ve yeni ögrendiğiniz kelimeleri ve kısa özetini yazın diyorlardı. Hafif kolay olsun, hem de Robin Williams'ı anmak adına izlediğim bir aile filmi, eğlenceli idi. 

7. Silver Linings Playbook Netflix'te yeni yayınlandığında ve yine ödevim varken izlediğim bir filmdi. Çok çok beğenmesem de yine de güzel bir film. Zaten bu ikili birlikte oynayıp oynayıp duruyorlar. 

8. Cadılar Bayramında ortamda havaya girmek için bir film izleyim demiştim ve en mükemmel seçenek tabii ki The Nightmare Before Christmas. İlk kez izledim ama çok uzun zamandır listemde. Daha önce izleyemememin nedeni ise evde pek izleyemem sanmıştım. Yine Netflix'te görünce artık izle dedim kendime. Mükemmeldi. 


9. R.V. küçük kuzenlerim önerdiği bir filmdi ve çok güzel demişlerdi. Birlikte izledik, yine eğlenceli bir aile filmi.

10. Hercules pek beğenmediğim bir film.

11. Amerika'da ilk kez sinemaya Alaycı Kuş için gitmiştim. Altyazısız olunca mecburen bazı replikleri anlayamadım. Zaten hangi uyarlama kitabını ikiye bölerlerse  ilk film kötü oluyor, bu da öyleleydi.

12. İkinci sinema deneyimini Hobbit ile yaşadım ve akşam seansı Cumartesi günü salonlar çok kalabalıkmış onu gördüm ama film çok çok güzeldi.


13. Hobbit'ten sonra kuzenimle bu filme girdik gece seansına. Tek film için bilet almıştık ama isteyen istediğine daha fazla giriyor. Kuzenim Benedict Cumberbatch hayranı ve bende o sıralar Sherlock Holmes izliyordum, bu yüzden de filmi merak etmiştim. Ha-ri-ka! Üst üste iki şahane film izleyip eve gelip uyumak mükemmel bir his. 

14. Ben genelde Türk filmi izlemeyi sevmiyorum ama bir arkadaşım bana hadi bunu izleyelim deyince pek gönlüm olmasa da izlemeye başladım. Hazır o sıralarda da Türkiye özlemi vardı, iyi gelir diye düşündüm. Pek beğenmem sanıyordum ama bu film tüm ön yargılarımı yıktı. Çok çok beğendim. Hatta tekrar izlemeyi bile düşünüyorum. 

15. Ben daha bir Çağan Irmak filmi bile izlememişken, adam Amerika'da ders aldığım üniversitede söyleyişi için geliyordu. Fırsat bu fırsat, nedir bu Çağan Irmak sevdasını sorusunun cevabını bulmak için gittim. Gitmeden de bir filmini izleyeyim dedim, anlayabilmek için. En son filmini seçtim hem teması müzik ve '60'lar hem de yeni film, az da merak ediyordum. Çok beğendim, her şey harika idi. 

16. Amerika'dan dönmeden önce son bir kaç günüm ve hediye biletim vardı. Cindirella'da çıkmışken bileti kullanayım diye kaldığım evin yanındakine gittim. O da ne! Sinemanın koltukları değişmiş, koltuklar resmen yatak oluyordu. Bende sinemada yatarak bir masal filmi izledim, nasıl güzel ve rahattı.


17. Dönüşte uçakta film serüveni yine. Yanımda kitap vardı ama okuyamadım, kafamı toplayamamıştım. O sırada filmlere About Time ile başladım. Afişini çok önceden görüp izleme listemdeydi, yine bir fırsat diyerek izledim. Ne beğenmedim ne çok beğendim. 

18. Sihirbazlar Çetesini önermişlerdi bir ara. Seçeneklerde görünce atladım tabii ki. Gayet heyecanlı, aksiyonlu beğendiğim bir film oldu. 

19. Into the Woods sinemada gitmek istediğim bir filmdi ama çok da fragmandan beğenmemiştim. Genelde yarıda film bırakmam ama bunu izleyemedim, sevmedim. Başlarında bıraktım.

20. The Maze Runner fırtınası bir süre varken çok merak etmiyordum. Kitabını okumayı düşünmediğimden filme bari bakıyım dedim ama çok beğendim diyemeyeceğim. 


21. Kate Winslet'ı çok beğeniyorum ve bu da dönem filmiyken hediye biletimde varken gideyim dedim ama Ankara'da çevremdeki hiç bir sinemada yokken Next Level'da vardı. Salonu kapatmışım gibi arkadaşımla izledik. Film durağan gelebilir ama ben bayıldım her şeye.

22. Uzun bir ütü birikintisinde izleyecek birşeyler bakıyordum Netflix'te. After the Ball filmine denk geldim. Böyle moda,kostüm filmleri çerezlik ama kötü olmayan filmler ütü için mükemmeldi.

23. Evde hadi kolay bir film izleyim diye ararken Bridget Jones'un Günlüklerine bari bakıyım dedim. Yani ne desem ki, çok beğenmedim ama bu kadını da artık böyle göremeyeceğiz o üzücü.

24. Pixels çıktı ve IMAX'te iken izlememek olmaz tabii ki. Hem de kısa adamımız varken. Çok eğlenceliydi.


25. Sonlara gelirken Kate Winslet filmleri izleme çabamı görüyorsunuz. The Reader yine bir dönem filmi ve beğendiklerimden bir tanesi.

26. Marslı! En en iyi kitap uyarlamalarından. Hatta kitaptan daha mı iyiydi demeliyim, bilmiyorum. Tek kötü yanı şu NASA'nın dıştan mükemmel görüntüsünü görünce yaşadım. Gerçek NASA'yı ziyaret edince o filmlerdeki NASA nerde bu çorak arazide düz binalı NASA nerde diyorsunuz.

27. The Dressmaker ya da Düşlerin Terzisi hem kostüm, hem dönem, hem Kate Winslet. Süper üçlü. Sonuna inanamasam da çok beğendiiim.

28. Artık seriyi bitirme vaktiydi. Açlık Oyunlarında sona gelirken bu film yine göz dolduruyordu. 13. Mıntıka'nın başındaki kadının saçları mükemmel, kostümler, sahneler mükemmel. Hatta bazı yerlerde yerimden sıçradım bile. Peki ya sonu neydi öyle :)

29. Yılın son filmi evde arkadaşımla film izleme yapalım demiştik. Aklımda hep bu vardı çünkü sahneleri çok paylaşılan bir film ve Kate Winslet. Konusunu okumadan izledim ama paylaşılan kesitlerde çok romantik bir film duruyordu. Şaşırttı beni, güzeldi.


1,5 yılda kendi çapımda rekor kırdım, yılda taş çatlasa 7-8 film izleyen biri için. Genel olarak iyi filmler izledim ve ön yargılarım kırıldı, bu yüzden memnunum halimden. Yine bu rakamları tutturabilme dileğini kendime not düşüyorum. ^-^