8 Ekim 2017

Okunanlar | İzlenenler Eylül '17



Lavinia - Ursula K. Le Guin
Metis Yayınları

Eylül ayı benim için özellikle okuma hızım için gayet verimli bir ay oldu. Yıl boyunca hiçbir ay kendimi tamamen verip okuyamamıştım ama bu ay sonunda bunu kırmayı başardım. Büyük bir etkisi de bayram tatili olup kendimi tamamen kitaplara bırakmam oldu. 

Tatile gittiğim yerin dokusuna çok uyacak ve Ursula ile ilk tanışma kitabım olan Lavinia ile bu aya başladım. Kitabın konusu, Vergilius tarafında yazılmış olan on iki ciltlik Aeneas Destanı'nın son altı cildinde yer alan olayların Lavinia'nın bakış açısından okuduklarımız ele alınıyor. Daha doğrusu Lavinia kendini bu şiirin içinde olduğunu bilip olacakları sorduğu biri yani şair vardır ve onun söylediklerini kader olarak kabul edip toprakları için en iyisi olacakları babasıyla paylaşır. Zaman zaman okurken zorlandığım ama zevkle okuduğum bir kitap oldu. 


Gece - Elie Wiesel
Koridor Yayıncılık

2017'de 1001 kitaptan 17 kitap etkinliğinde 12. kitap Gece'ydi. Wiesel 16 yaşındayken soykırımda yaşadıklarını sade bir şekilde anlatıyor. Bir gecede nasıl ailesinden kopup hayatını değiştiğini, sadece yanında babasıyla kampta yaşama tutunma çabalarını ve her seferinde ölümle yüz yüze gelişlerini bu kitapta toplamış. Devamı Gündüz ve Şafak Vakti olarak basılmış ve şuan baskıları yok ama bu yayıncılıktan devamı gelecek mi bilmiyorum. 


Arayışlar - Lou Andreas-Salome
Türkiye İş Bankası Yayınları

Otobüs yolculuğumda bana eşlik eden Arayışlar, bir kadının ressam olma yolunda ve bir erkeğe olan sevgisinde ona tamamen bağlanma konusunda yaşadığı çelişkileri, duygularını anlatan bir kitap. İçinde çok güzel cümleleri olan kısa olmasıyla da alıp götürüyor. Okumadan önce sanatla daha iç içe olacak bir kitap olacağını düşünüyordum ve öyle de olsun bekliyordum ama erkeğe olan duygularının daha ön planda olduğu bir kitap. Beklentimi tam karşılamasa da sevdim içindeki cümleleri.


Olağanüstü Bir Gece - Stefan Zweig
Türkiye İş Bankası Yayınları

Türk Instagram kullanıcılarının profilinde en çok görülen yazarlardan biri Zweig :) Bunu nedenle ısrarla elime almıyordum ama okumak da istediğim için bunu da otobüs yolculuğumda bana eşlik etsin diye yanıma aldım. Ya beklentimi çok yüksek tuttuğum için ya da başka bir sebeple istediğim o tadı alamadım fakat ara ara Zweig okumayı devam ettireceğim. 


Dalgaların Sesi - Yukio Mişima
Can Yayınları

Yılın başında Mişima'dan Bahar Karları'nı alıp okuyamamıştım ama 1001 kitap okuma etkinliğinde 10. kitap Japon yazardan br kitap olunca Dalgaların Sesi'ni seçtim. Bir Japon adasında monoton hayatlar yaşayan iki gencin birbirlerine karşı olan duygularını o kadar zarif ve bir o kadar da insanın içine nüfuz ederek anlatıyor ki bize sunduğu o hikaye sanki bambaşka ve hiç rastlamadığımız kelimelerden oluşuyor gibi. Sanki o küçük Japon adasında ben de varmışım gibi. Dilini çok sevdim, duyguları dile vuruşunu, aşkı gösteriş şeklini çok sevdim. Şimdi Bahar Karları'nı okumak için daha çok sabırsızlanıyorum. 


Mutluluğu Beklerken - Selma Lagerlöf
Altın Kitaplar

Nobel ödüllü Lagerlöf'ün kitabını yılın başında okuyup yarım bırakmıştım çünkü o dönem bana o kadar ağır ve yoğun geldi ki devam edemeyeceğimi anladım. Hazır tempomu bulmuşken bu kitabı bitirmek ve aklımın bir köşesinde okuyacağım diye kalmasın istedim. Bunu da 1001 kitap etkinliğinde 11. kitap kategorisine yani canımız ne isterse maddesine koyunca bitirmek için daha çok heveslendim. Fakat bu kitabı okurken ve bitirirken yine çok zorlandım ve çok yavaş ilerledim. Bu durumun değişmediğini görünce kitabı bitirmek için inat ettim çünkü yarım kitap bırakmayı sevmiyorum.


Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley
İthaki Yayınları

1001 kitap etkinliğinin 13. kitabını sırası gelmişken okudum. Okunacaklar listemde her zaman aklımda olan ama bir türlü sıra gelemeyen bir kitaptı Cesur Yeni Dünya. Bu liste sayesinde sırası gelmiş oldu. Tahminimden çok çabuk ilerleyen ve kendine çabucak çeken bir kitap olması beni çok sevindirdi ve kitabı da bir o kadar sevdim. 



Simyacı - Paulo Coelho
Can Yayınları

Simyacı şimdiye kadar hep uzak durduğum ama şans vermem gerektiğini hissetiğim kitaplardan biri. Yorumlarına çok güvendiğim kişiler Simyacı'yı beğenmeyince bu da ben de demek ki okumak için sabırsızlanmam gereken bir kitap olmadığını düşündürttü. Fakat 25. yıla özel baskısına dayanamadım çünkü baskısı mükemmel ve bu da beni okumaya iten noktalardan biri oldu. Okudum, bitti ama beni çok da heveslendirmedi. Çabucak ilerleyen, bilindik bir tadı olan ve üstünde durmadığım bir kitap oldu. Belki daha önceleri okusam yorumum böyle olmayabilirdi ama şu zamanda hissettirdikleri bu yönde oldu.


Sandık Lekesi - Sema Kaygusuz
Metis Yayınları

Sema Kaygusuz ile tanışma kitabım onun öyküleri ile oldu. Dille oynayışını ve ele aldığı konuları çok sevdim. Tekrar okunacaklar listesine de ekledim.


Ne izleyeceğimi karar veremediğim sırada gözüm Woman in Gold'a takıldı. İçinde Gustav Klimt, tarihi olaylar, günümüzden izler, gerçek bir olay olan ve kadronun da çok güzel olduğunu görünce tamam bu olsun diye izlemeye başladım. Maria Altman, Nazi zamanı Avusturya'dan Amerika'ya kaçan ve Klimt tarafından amcasının eşinin portresi yapılmış olan eserin peşine düşmektedir çünkü bu eser onların aile mirasıdır ve Avusturya Hükümeti bu tabloyu kendi ülkelerini temsil eden çok önemli bir eser konumunda görüp asıl sahibine vermeyi reddeder. Bu mücadele ise filme harika bir şekilde aktarılmış, bayılarak izlediklerimden bir tanesi oldu. 


Yaz dizilerinden biri olan The Bold Type, TV Time uygulamasında dikkatimi çekip başladım. Yayıncılık sektöründe geçen böyle pembe dizileri çok seviyorum. Bu dizi ise Cosmopolitan editörünün hayatının bir kısmından uyarlanmış bir dizi. Bayılarak izlemedim ama hiç değilse başka işlerle uğraşırken beni oyalayan dizilerden biri oldu. Etkili bir sezon finali olmasa da 2. sezonunu yine de bekliyorum. 


4 sezondur izlediğim yaz dizilerinden biri olan Younger bu sezon beni biraz hayal kırıklığına uğrattı çünkü olabilecek olayları çok yavaş ilerlettiler. Fakat bu diziyi seviyorum çünkü bir anda kendine çekip fazlasıyla sarıyor. 


İzlemeyen kalmamıştır ama ben bu filmi yeni izledim. Tabii geç izlediğim için biraz üzülsem de bayıldığım filmlerden biri olup beni kendi hayallerimde yüzmeme daha çok itti. Nasıl sıcak, nasıl güzel bir film. Karlı günlerde sıcak çikolata yapıp tam izlemelik bir film. 


Ne izleyeceğime yine karar veremediğim bir gün karşıma Flipped çıktı. 8. sınıfa giden iki gencin birbirlerine olan duygularını o kadar güzel yansıtmış ki insan hemen ilkokul, ortaokul anılarına dönüyor.


Şu sıralar 4. ve final sezonu yayınlanmakta olan Halt and Catch Fire 3.sezonunda 80'lerin sonuna yaşanan kurguyu bilişim ve teknolojiyi merkeze alarak anlatıyor. Bilgisayar oyunlarının, Internet'in ilk yıllarını da görme fırsatımız oluyor.

Haftasonu öğleden sonra bir gün öyle bir nostalji havasına girmiştim ki canım Mesajınız Var'ı tekrar izlemek istedi. Zaten ilk izlediğimde o kadar küçüktüm ki çok temel şeyleri hatırlıyorum. Yani bir nevi yeni bir film izlemiş gibi hissettim kendimi. 


Eylül ayı bana kitaplar konusunda o kadar verimli bir ay yaşattı ki bu durumdan oldukça memnunum. Diğer aylarında böyle güzel bir şekilde geçmesini umuyorum.