1 Aralık 2018

Okunanlar | İzlenenler Haziran '18


Bulut Atlası-David Mitchell
Doğan Kitap

İçinde altı farklı hikayenin, altı farklı zamanın ve bu altı farklı hikayenin kendine has bir üslubun bulunduğu bir kitap. Konusuna baktığımızda bile ilgi çekici ve değişik bir şeylerin okuyucuyu beklediği belli ve zamanında filmi sinemaya girince nasıl yankılandığını hatırlıyorum ama yine de okuma serüvenimde kötü bir zamanı seçtim. Parça parça ilerleyen ve geriye dönüşler, geleceğe dair bir şeyler barındıran bir kitapta bir de üstüne uzun süreli okumalar sağlayamayınca kitapta bazı şeyleri anlayıp çoğu şeyi de anlayamadım. Yanlış zamanda yanlış kitabı okuduğumu başından itibaren fark etsem de kitabı bırakmamakta direndim ve sonuç olarak kitabı anlamadığım için sevmedim. Kitabı Haziran'da okuyup filmini de beş ay sonra Kasım ayında izleyince (ve bu yazıyı yazmak için 5 ay ertelediğim ortaya çıkıyor :)) sanki ben bu olayları bir yerden hatırlıyorum ama nerden hatırlıyorum gibi bir etkisi oldu. Kitabı aslında filmle birlikte hatırladım ve anladım. Kitabı okuduğum dönem çok bunaldığım için kitabı uzun bir süre boyunca tekrar okumak istemiyorum.


Kabuk Adam-Aslı Erdoğan
Everest Yayınları

Bir dönem D&R mağazalarında Aslı Erdoğan ve başka kitaplarda 3 al 2 öde vardı ve mağazayı gezerken yanımda bir arkadaşım Kabuk Adam'ı öyle övdü ki zaten okumak istediğim kitaplardan biri olunca hemen almıştım. 1001 kitap etkinliğinin Haziran ayı kategorisi olan ''En çok okumayı istediğin bir kitap'' kategorisine uyunca bu kitabı daha fazla ertelemek istemedim. Aslı Erdoğan'ın başından geçenleri, 24 yıl önce yazdığı bu kitapta okuyunca bir an kendimde bir maceraya sürüklenme isteğinin oluştuğunu saklayamam. Bu kitabı kim okursa okusun herhalde herkes aynı soruyu sorarak kitabın kapağını kapatır ve sonra kendi hayatımıza bakarız: Kimlerin gelip geçtğini ve şu an ne yaptıklarını düşünürken cevabını bulamadığımız sorularla kaldığımız yerden devam ederiz...


Güç-Naomi Alderman
Misis Kitap

Misis Kitap'ın en sevdiğim kitaplarından biri. Bu kitabın basılmasından önce arkasındaki heyecanı, emeği ve zorluklarını dinlemenin etkisi de var tabii. Kitaba başlamadan önce benim için en can alıcı noktası, en sevdiğim yazarladan biri olan Margaret Atwood'un övgü sözleri. Bu durum tanıtım ürünü olsa da bu cümleleri okumak insana, hikayesi güçlü bir kitap okuyacağını hissettiriyor ki ilk satırlarda da bu durum kendini belli ediyor. Dünyada her şey bildiğimiz düzende giderken genç kızlar içlerindeki gücü fark etmeye başlayıp insanları elleriyle dokunarak öldürebilecekleri bir elektrik gücüne sahip olduklarını keşfediyorlar. Beklenmedik olan bu gelişme var olan düzenin alt üst olmasına sebep oluyor. Mevcut düzen daha mı iyi daha mı kötü, yoksa sadece insan olmakla alakalı bir durum mu gibi sorular sorduyor. Kitabı genel olarak sevsem de açıkçası yazım dili beklediğimden farklı çıktı ve kurguda da bazı eksiklikler hissettim ama yine de bize muhteşem bir hikaye sunuyor. Naomi Alderman, ''Ya güç kadınların ellerinde olsaydı?'' sorusunu düşündürüp bu durum için alternatif bir dünyayı da gözler önüne seriyor.  


Kumların Kadını-Kobo Abe
Monokl Yayınları

Ne zaman Japon edebiyatından bir kitap okusam sanki bambaşka bir dünyanın içine çekilip var olan her şeyi de olağan bir durummuş gibi kabulleniyorum. Kumların ele geçirdiği bir köyde, her gün kumlardan temizlenmesi gereken bir evde yaşamanın bir normal olduğunu bir süre sonra kabullenmem gibi...


Gılgamış Destanı
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

İnsanlık tarihinin ilk yazılı metni olan Gılgamış Destanı gösteriyor ki insandaki güce sahip olma ve ölümsüzlüğe ulaşma arzusu varlığını daima koruyor. Birey kim olduğunu, hayattaki amacının ne olduğunu ve bu hayatta kendisinin nereye ait olduğunu sorgulaması ise hiç bitmiyor. Bu metni okurken fark ettiğim şey ise beni bir o kadar şaşırttı: Dilini anlamayacağımı düşünürken aslında ne kadar yalın bir dili olduğunu, aynı zamanda karakterlerin davranışlarını da sanki yakın geçmişimizde yaşanmış gibi anlamlandırabiliyordum. Bildiğimiz bir çok metnin kaynağı olan bu destanı okuyup hakkındaki videoları izleyince geçmişten günümüze ışık tutan değerli bilgilere sahip olma açısından tam bir başlangıç kitabı.


Satranç-Stefan Zweig
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Instagram'da en çok okunan kitaplardan biri olan Satranç'ı bir ara o kadar görüyordum ki bende okuma isteğini öteletmişti :) Bu kitap hakkında diyecek fazla bir şey yok. Kısacık bir okuma süresince en yoğun duyguları hissettiren satırları barındırıyor.


Konuşmanın İmkansızlığı Üzerine Bir Diyalog-Osman Çakmakçı
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Bir gün yalnız kalmışsınızdır ve canınız da hiçbir şey yapmak istemez. Fakat birisiyle muhabbet edip o puslu havanızı dağıtmak istediğinizde kimi arayacağınızı bilemezsiniz. Arasanız da kelimelerin yetmediği bir ruh halindesinizdir. İşte böyle bir anda sizi sohbetine dinleyici gibi davet eden bu kitabı elinize alın. O konuşsun siz sadece dinleyin...


Fahrenheit 451-Ray Bradbury
İthaki Yayınları

Bu kitabı alıp okumak için ne kadar ertelediğim kitap baskısından belli oluyordur sanırım :) Nasıl bir efsanedir...


Vejetaryen-Han Kang
April Yayıncılık

Bu ayın teması okumayı en çok istediğim kitaplar olduğu için bu ayı yine ertelediğim ama çok ertelemediğim bir kitapla kapatıyorum. Üç bölüme ayrılmış kitabın ilk bölümünde Yeong-hye'nin vejetaryen oluş sürecini yakın çevresinden okuyoruz. Zaten bu süreci yaşayan biri ne kadar anlatırsa anlatsın eğer karşısındaki kişi et tüketmeyi seviyorsa yaşanan durumu anlayamaz. Yeong-hye'de de bu durum değişmiyor: Ailesi bu durumu kabullenmiyor ve et yemesi için fazlasıyla baskı yapıyor. Küçüklüğümden beri balık, tavuk yiyemeyen ve kırmızı eti de sadece kıyma formunda tüketen biri olarak et yemem için fazlasıyla zorlanmış ve ailem tarafından da kabullenilmesi yıllar aldığından kitaptaki bu sürece yabancı bir gözle hiç bakmadım. Bu durumun yanısıra Yeong-hye'de ruhsal olarak hastalığa doğru uzanan bir değişim var olduğu için bu süreç hem kendisi hem de çevresi için sancılı geçiyor. Karanlık bir kitap olsa da yazarın anlatım dilinde lirik bir geçiş var, sanki sert bir kabuğun altından çiçekler açılacakmış gibi...



IMDb'de zamanında dolaşırken This Beautiful Fantastic'in posterine hayran kalıp konusu da hoşuma gidince izleme listeme almıştım. Bella, çocuk hikayeleri yazan aynı zamanda kütüphanede yaşamını devam ettirebilmek için çalışan birisi, üstelik tuhaf takıntıları da oldukça fazla. Bir gün kapısı çalar ve bahçesini düzenlemediği için ya evden çıkmasını ya da belli bir süre içinde bahçesinin düzeltilmesi söylenir. Bahçe ile uğraşmak onun için hiç kolay değildir, aynı zamanda ev sahibi ve komşusu olan oldukça sinirli bir amca ile de uğraşmaktadır. İzlediğim en güzel filmlerden biriydi. 


Phantom Thread'i sinemada izleyebilmek için geç kaldım ve internette görünce bekletmeden izlemek istedim. 1950'ler İngiltere'sinde geçen filmde, Reynolds ünlü bir modacıdır ama tutkusunu kaybetmiştir. Kendisini toparlamak için gittiği bir yerde Alma ile hayatı kesişir. Alma ile birlikte kaybettiği tutkusunu bulup, Alma'nın da hayal dahi edemeyeceği günleri yaşatır. Farklı dünyalarda yaşayan bu insanların beklentilerinin birbirlerini karşılayamaması sonucunda da sorunlar ortaya çıkar. Filme karşı büyük beklentilerim vardı daha çok modayla ilgili bir şeyler görmeyi bekliyordum ama daha çok bir modacının ruhsal haliyle ilgili. Umduğumu bulamadığım durumlar olsa da oyunculukların muhteşem yansıtıldığı bir film.


Netflix, bu filmi çıkmadan anasayfaya o kadar çok düşürdü ki boş bir zamanımda hadi izleyim dedim. İki işkolik ve takıntılı patronların asistanları kurnazlıklar yaparak bu iki patronu birbirine aşık etmeye çalışır çünkü böylece kendi iş yükleri azalmış durumda olacaktır. Sıradan bir filmdi ama asistan kızın evinde yaşamayı da çok istediğim anlar da olmadı değil :)


Margaret Atwood'un Nam-ı Diğer Grace adlı kitabından uyarlama mini diziyi gördüğümden beri izlemek istiyordum ama kitabını okumadan izlemem dedim. Şubat'ta kitabını okuyunca bu sefer de Alias Grace'i izlemek için beklettim çünkü bu kadar karanlık bir diziyi izlemeye ruh halim uygun değildi. Diziye uyarlanması çok başarılıydı, bazı eksik kısımlar olsa da bence kitabı çok başarılı bir şekilde yansıtıyor.


Bu ayı da İdil Biret'i ilk kez dinlediğim konseriyle en güzel şekilde kapatıyorum.