2 Mart 2018

Okunanlar | İzlenenler Aralık '17


Süreyya - Nil Sakman
Yapı Kredi Yayınları

Satırlarında kaybolduğum bir kitap Süreyya. İçine fazlasıyla çeken, alıp götüren. Beni en çok etkileyen ise bu satırlar oldu, sanırım ben de kendimi bu kaybolmuşlukta hissettiğim için: “Bundan sonra ne yapmalıyım, ye soracaksın kendine; belki kimi kararlar alacaksın. Sonra tam da bu kararlar üzerinde yoğunlaşmaya kararlıyken, geçmişten ufacık bir çağrışım gelip seni bulacak. O anda zayıf mısın, değil misin yoklayacak. Böylece geçmişe doğru bir zincir boşalacak, içinde kilitli tuttuğun ne varsa ortalığa saçılacak. İşte o anda kendini içine hayaletlerini gömdüğün o koca dolabın içinde bulacaksın...”


 Siddhartha - Hermann Hesse
Can Yayınları

2017'de 1001 kitap okuma listesinde son üç kitaptan biriydi Hermann Hesse. Bunun için en merak ettiğimi okudum. Budizm felsefesi çerçevesinde kişinin kendini dinlemesini esas alarak yol gösterici bir kitap. Simyacı ile karşılaştırılsa da Simyacı'ya göre daha fazla zevk alarak okudum.


Sakın Kımıldama - Margaret Mazzantini
Doğan Kitap

1001 kitap listesinde İtalyan yazardan bir kitap maddesinde Mazzantini'yi seçtim. Sen Dünyaya Gelmeden kitabı daha çok aklımda olsa da 1001 kitap listesinde değil. Sakın Kımıldama'yı hiç sürükleyici bir kitap olarak beklemiyordum ama beklentilerimi fazlasıyla şaşırttı. Başarılı bir cerrah olan Timoteo, kızının geçirdiği bir trafik kazası sonucu çalıştığı hastaneye yatırıldığında ona bir nevi kızınında dahil olduğu geçmişindeki en büyük gizemi anlatmaya başlar. Bu hikayede ise kendisininin nasıl insanlıktan çıktığını, bu durumun nasıl ilerlediğini ve kendisiyle nasıl hesaplaştığını kelimeleri adeta güçlü görsellere dökerek sunar. Aslında, dışarıdan ne kadar mükemmel bir işe ve evlilik hayatına sahip olduğu gözükse de hayatındaki gerçeği hiç ummadığı bir yerde bulur. Ayrıca bu kitaptan uyarlama Penelope Cruz'un da başrol aldığı bir film de mevcutmuş, yakın zamanda izlemeyi planlıyorum.  


Yabancılık Oyunu - Cylin Busby
Misis Kitap

Dört yıllık bir kayboluşun ardından ailesine kavuşan Sarah, anne ve babası tarafından sevinçle karşılansa da bu durum kız kardeşi için çok geçerli olmamaktadır. İki yabancının karşılaşması gibi birbirlerini tanımak zorundadırlar ama abla kardeş ilişkileri eskisinden bile farklılaşmaktadır. Şüpheci yaklaşımların ve sorguların bitmediği bir ortamda Sarah ise çevresine kendisinin geri döndüğünü inandırmak zorundadır. Konusu çok yabancı olmasa da işleniş şekli ve kolay okunabilir olması yoğun bir temponun içindeyken tam aradığım gibiydi.



İki Bekar gidip gitmemekte kararsız kaldığım bir oyundu ama çıkarken de biraz hayal kırıklığına uğradım. Oyuncular harika olsa da (özellikle Evrim Alasya'nın performansı mükemmeldi) sahne dekoru ya da dekorsuzluğu benim çok fazla gözüme batan bir unsur oldu. 


Dizi olarak ne izleyeceğime karar veremediğimde ve biraz da yoğun olmayan bir dizi izlemek istediğim için Sex and the City'e başlayıp 1. sezonunu bitirdim. Bana göre oldukça yavaş bir dizi gibi gelse de hiç değilse aradığım özellikleri veriyor. Bir kenardan yavaş yavaş devam ettiğim dizilerden biri.