15 Aralık 2015

[Blog Tur] Kan Kırmızı Yol - Moira Young | Alıntılar



Kitap: Kan Kırmızı Yol / Blood Red Road (Dust Lands #1)
Yazar: Moira Young
Yayınevi: Ephesus Yayınları
Tür: Distopya, Genç Yetişkin
Sayfa Sayısı: 448 Sayfa

  Bu kitaba beklentim düşük başladım nedeni ise şöyle: Nasıl olsa distopya değil mi, artık hepsi aynı gibi geliyor benim için. Yazarlar 16 yaşında bir kız, dünyasında çok önemli olur, kahraman olur. Kavuşamadığı aşkına da sonunda kavuşur, oh bitti diye kafamda kuruyordum. Kan Kırmızı Yol beni ters köşe yaptı. 

 İlk başlarında kitap çok içine alamadı çeviri sorunu nedeniyle sanırım çünkü aslında kitap güzel, hemen konuya girerek başladı. Kimsenin süper güçleri olmadığı, gayet sade hayat süren 'normal' insanlar olarak devam ediyor. Bu benim için kitabı sevdiren bir yön çünkü aşırı hayat yaşayan karakterli ya da süper güçleri olan distoptayalara çok alışınca bir normal olsun diyorum açıkcası. 

  16 yaşında süper güçlerine kavuşan, hayatı birden değişen karakterler de yok. 18 yaşında ana karakter Saba'nın ikiz erkek kardeşi Lugh kaçırılınca serüvene başlıyor. Bu serüvenle birlikte kimse, herşey benim omuzlarım üstünde demiyor çünkü Saba'nın tek amacı kardeşini kurtarmak. Kimin başına böyle bir şey gelse yapacağı şey, 'normal' bir şey. Elbette bu serüven kolay geçmeyecek ama hiç bir sıkıcı yanı yoktu çünkü kitaptaki hareketlilik, aksiyon duygusu hiç bitmiyor. 

  Ephesus Yayınları bu kitabı çıkarmak için çok oyalasa da iyi ki çıkmış okumuşum diyorum çünkü genelleşmiş distopyalar içinde farklı bir distopya ve heyecanla başladığı gibi sonunda da heyecanla biten bir kitap okudum ve okumak isteyenlere de tavsiye ederim. 

  Kan Kırmızı Yol'a ulaşmak için Kitap Oburları Facebook sayfasından 2 kitap, Instagram sayfasında 1 kitap yani toplamda 3 kitaptan biri çekilişe katılarak sizin olabilir. Acele edin!



























ALINTILAR

- “Herhangi bir zamanda herhangi bir şey yaptığında, ruhundan küçük bir parçanın o şeye girdiğini biliyor muydun?”

- “Özür dilerim,” diyorum.
“Niçin?” diyor.
“Daima şey olduğum için... bilirsin... çok…”
“Nankör mü?” diyor.
“Evet,” diyorum.
“Huysuz mu?”
“Öyle tahmin ediyorum.”
“Kaba mı? Dik kafalı? Sert mi?”
“Sert değilim!”
“Ah evet, sertsin. Hem de çok. Ama ben bir kadında bunu severim.”

Lugh daima öndedir. Bense onu takip ederim. Gayet güzel. Gayet doğru. Olması gereken de bu.

- “Tontonlar bazen seni asarlar, bazen kafanı kesip büyük bir çiviye takarlar. Ama daima yüze kül sürerler. Böylelikle onların bölgesinde olduğunu anlarsın. Akıllı adam bunu görür, arkasına döner ve kaçabildiği kadar hızlı kaçarak bu cehennemden kurtulur.”
“Fakat biz dönmüyoruz,” diyorum.
“Hayır,” diyor. “Akıllılık benim amaç edindiğim bir erdem değil.”

Lugh bir güneş gibi ışıldar. Bu durum onu bulmalarını kolaylaştırmış olmalı. Tek yapmaları gereken Lugh’un ışığını takip etmekti.

- “Üç kuralını işittin mi hiç? Eğer birinin hayatını üç kere kurtarırsan, onun hayatı sana aittir. Bugün hayatımı kurtardın, elde var bir. İki kere daha kurtarırsan tamamen seninim.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder