4 Ağustos 2016

Okunanlar | İzlenenler Temmuz '16



Uçurtma Avcısı - Khaled Hosseini
Everest Yayınları

   Temmuz ayının sıcakları ve yaşanan üzücü olaylar nedeniyle okuma hızım çok düştü çünkü hiç okuyasım gelmiyor. Ağustos ayında bunu kırmaya çalışıyorum ve göreceğiz ne kadar başarılı olabileceğim. 

   Uçurtma Avcısı elimde iki gün kalabilen bir kitap oldu. Nedeni ise güçlü, merak uyandıran ve bir o kadar üzücü olayları takip ettiren bir kitap olunca kitabı bitirmeden içim hiç rahat etmedi. Kitap çıkalı 10 yıl oldu ama benim hep okumayı ertelediğim bir kitaptı. Neden yaptıysam? Ertelediğime biraz pişmandım ama yaşananları görünce kitabın içine kendimi de yerleştirdim ve dayanılmaz oldu. Çok zor. 


Merhamet - Toni Morrison
Sel Yayıncılık 

   Merhamet'e hevesle başlamamın nedeni Toni Morrison'ın kitabını ilk kez okuyacak olmamdı lakin hevesim bir kırıldı kitabın yarısından sonrası süründü durdu her ne kadar kısa bir kitap olsa da. Bu nedenle kitaptan istediğim tadı da alamadım. Bilmiyorum, belki başka bir kitabında durum daha iyi olur.

   Bu kitaplara ek olarak Alice Hakkındaki Gerçek'i okudum ama hiç benlik bir şey değilmiş. Lise çağındaki öğrencilerin dedikoduları ve sonuçları gibi bir şey. İlgimi çekmediği için bu bölüm de, şu bölüm de geçsin diyerek bitirdim.


   Kitaplar okuma konusunda çok ilerleme kaydedemesem de hiç izlemediğim kadar film izleyip durdum. Bunlardan ilki The Great Gatsby. Fragmanına hiç göz atmamıştım sadece afişine ve oyuncularına bakarak bunu izlemeliyim diye listeme attığımı biliyorum. Bu yüzden ilk sahneyi gördüğümde hiç böyle çekileceğini düşünmemiştim. En başta çok ilgimi çekti ve merak edip durdum ama filmin sonunda keşke böyle ilerlemese diyerek düşünüp durdum. Görseller, efektler çok iyi ama bu filme olmamış mı ya da tam bunun için mi olmuş karar veremeyerek filmi bitirdim.


   Bir sinema salonu 25 yaşa kadar Temmuz ayı boyunca her Salı bedava bilet veriyordu ve onu kullanabilmek salonda bana göre iyi olabilcekleri izledim. The BFG'den ümitliydim ve aslında güzel bir film fakat bazı sahneler gerçekten çok uzun tutulmuştu ve esneyerek izliyordum. Görselliğine hiçbir şey diyemiyorum ki Disney'den sonuç olarak. En sevdiğim sahne ise izleyenler görmüştür; rüyaların toplandığı bir ağaç var o sahne mükemmeldi. Çocukken izleseydim gözümde çok büyür ve çok beğenirdim diye düşünüyorum. Film bana göre yatmaya gitmeden önce sakin bir şeyler izleyip uyuya kalmalık filmlerden gibi. Bir de rüyaya o ağaçlı sahne girse tadından yenmez.



   Reign'in 2. sezonunda sıkıldığım için 3. sezona çok bakasım yoktu ama bir anda başlayıverdim. 3. sezon çok çalkantılı ve çok olaylı oldu. Özellikle Lost Girl'den beğendiğim Rachel Skarsten'i Queen Elizabeth rolünde görünce dizi benim için daha da güzelleşti. 


   Outlander'ın 2. sezonuna kitapları okumadan başlamayacaktım ama resmen dayanamadım. Yine bayılarak izledim. Son bölüm ise hiç tahmin etmediğim bir bölümdü. Sezonu şok olarak bitirdim ve üçüncü sezonda ne olacak hiçbir fikrim yok.


  Çok ilginç bir şekilde havalimanı, uçuş gibi özlemim oluştu ve bunu kırmak için bir filme bakıyordum ki The Terminal karşıma çıktı ve oyuncuları görünce beklemeden izledim. Ülkesi artık ABD tarafından tanınmayan bir yolcunun havalimanında bekleyişle geçen ömrünü konu oluyor ve neler neler yapıyor. Hem çok tatlı hem çok üzücü bir şekilde ilerleyen bir film. Ben çok severek izledim ve özlemimi de biraz olsun kırmış oldu.


   Bedava bilet gününde bu kez Ice Age'i seçtim. Açıkçası seriyi baştan oturup hiç izlemededim ilk iki filmi biliyor gibiyim, 4 hiç yok. Yine de çok bişey kaybetmeyeceğimi bilerek izledim. Film güzeldi ve bazı bölümler de yine sıkılsam da sevdim. Altyazılı gittim ama dublajlı gitsem bundan daha mı çok keyif alırdım bilemiyorum. Bir de kristalli bir sahne vardı. Oraya beni kapasalar diye düşünüp durdum :)


   Lucy bana tavsiye edilmiş bir filmdi ve yine ertelediğim günlerde izleyemedim. Baktım film izleyip duruyorum bunu da oturup izleyeyim dedim. İnsan beynini %100 kapasite ile kullansa neler olur gibi bir sorunun cevabını vermeye çalışan bir film. Kurulan senaryo ve yaşananlar ağzı açık bırakacak şekilde. Kurgusunu ve gidişatını sevsem de bir eksiklik var gibi hissettim ve sonu birazcık komik bile gelse de genel hatlarıyla bayağı sevdimç. 


   Bu kadar filmin içinde ve izlediğim diğer filmler içerisinde de en sevdiğim ise The Help oldu. Birincisi 1960'ları yansatan filmleri çok seiyorum. İkincisi Irk sorununu güzel bir şekilde yansıtan film olmuş. Üçüncüsü bu film hem sıcak, hem eğlenceli hem de problemi çözme şekli çok güzeldi. Filme tam anlamıyla bayıldım ve bana olumsuz gelen hiçbir şey yok. Bu tarz filmler seversen ve izlemediyseniz bunu kesinlikle tavsiye ederim. 



   Bir müzikalin arka plan çalışmalarına katıldığımda Chicago'nun şarkıları da vardı ve o müzikalde en sevdiğim bölüm Chicago idi. Fakat daha önce filmini izlememiştim, bu nedenle bu eksiğimi de kapamak istedim. Filmdeki bütün şarkıları bilerek izlesem de çok sevdim. Ortada bir suç, hapishaneden çıkmaya çalışma ve görsellik üstüne bir film ve müzikal tadında olunca daha da güzelleşiyor benim için. 


   Çok beklenti içine girmeyerek ve büyük ihtimalle sevmem diye başlamıştım ama beni ters köşeye yatıran bir dizi Orphan Black. İlk bölümden hiç bekletmeden aksiyona dalan ve yanında gizemi de sürüklüyerek devam eden bir dizi. İlk sezonu nasıl bitirdim hiç anlamadım. Ortada klonlanmış bireyler var ve her birinin hayatları ayrı ayrı ilginç ve elbette birisinin ki daha da merak konusu oluyor. İçeriğine çok girmek istemem ama güzel bir dizi. Şuan ikinci sezonu yarıladım sayılır tempo daha düşük ama soru işaretleri de hiç bitmiyor. 


   Son bedava bileti de Zootropolis ile kapattım. Çok tatlı bir filmdi ve hayvanları bu şekilde yerleştirmeleri hele de o tavşan ve kuzu çok harika olmuş. Yine ortalarında bir duraklama bölümü olsa da sıkmayan ve korku dolu sahneleriyle çok beğendim. Peki ya Shakira'ya ne demeli :)


Bu ay sonunda gerçekten kendime hayret ettim 8 film ve 3 dizi ile hiç yapmayacağım bir işi yaptım ve buna bağlı olarak kitap sayısı da azaldı ama bir orta yolu bulacağım.  

4 yorum:

  1. Postu okurken en çok dikkatimi çeken the terminal filmi oldu. Bu filmi yaklaşık 10 sene önce izlemişim ve ondan sonra hiç izlememiştim. Aklımın ucundan bile geçmemişti. Senin postunda görmesem aklıma da gelmezdi bir daha.

    O filmde kafamda gerçekten çok net bir sahne var. Belki o filmde değildir ama the terminal'i görünce aklımda canlanan bir sahne var. Karakter iki bisküvi arasına bir şey sıkar ve tam yiyecekken bir kızı görür ve o elindeki yiyeceğini yere düşürür. Bu sahne beni o kadar üzmüştü ki anlatamam. Adam için çok üzülmüştüm.

    Cidden şu an bu sahneyi anlatmam biraz saçma geliyor ama gerçekten bir görevimmiş gibi hissettim. Paylaşımlar için çok teşekkürler efendim ellerine sağlık. Daha geniş zamanda inceleyeceğim blogunu. İlgi çekici.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Film çıkalı yıllar geçmiş ama ben daha yeni rast gelmemle izleyebildim ve bu filmi izlemek ayrı bir keyifliydi.

      Evet anlattığınız sahne bu filme ait. Hiç yiyecek bir şeyi kalmaz o bisküvilerden başka. Yolcuların hamburger yiyişini gördükçe o da bulduğu ketçaplarla bisküvinin arasına sıkarak kendince bir hamburger yapar ama yiyemez. En değerli yiyeceği de gider. Gerçekten o sahneyi izlerken karaktere karşı yoğun bir duygu gelişiyor. Çok acıklıydı.

      Saçma bir durum yok. Paylaşmak güzeldir :) ben teşekkür ederim yorumunuz için ^-^

      Sil
    2. Evet aynen o sahne sen daha iyi anlattın tamamen canlandı kafamda :) Aklıma geldikçe üzülüyorum Tom amcaya...

      Sil
    3. Daha yeni izlediğim için sahne taze :) Üzünülmeyecek gibi değil.

      Sil