14 Ekim 2018

Okunanlar | İzlenenler Nisan '18


Monte Cristo-Alexandre Dumas
Altın Kitaplar

Benim için fazlasıyla inişli-çıkışlı bir okuma oldu, Monte Cristo Kontu. Büyük bir merakla başlayan kitap bir süre durgunlaşıyor ama kurgu o kadar harika gidiyor ki okudukça daha da güzelleşecek biliyorum ama bazı durumlarda devam ettirebilmek oldukça zor oluyor çünkü daha önce okuduklarımı bir an unutmuş hissediyorum. Fakat devam ettikçe size her şeyi hatırlatıyor zaten. Çok keyifli bir serüven oldu benim için. Nisan'dan beri filmini izleyecektim ama üzerinden zaman geçmesini istedim ve seneye izlemek üzere erteliyorum.


Günden Kalanlar-Kazuo Ishiguro
Yapı Kredi Yayınları

İngiliz malikânesi son başuşaklarından biri olan Stevens, geçmişinde tanıdığı birisini görmek için yola çıkar. Bu yolculuk halinde ise bir uşak nasıl olmalı, neler yapmalı gibi temkinli bir şekilde mesleğini anlatır. Fakat hayatına dair anlatmadıkları ise kelimelerin arkasından insanın kalbine dokunup hüzünlendiren bir şeyler barındırır. Sanırım, her insanın kendi hayat koşturmacasında üzerini kapattığı ve sonra geriye dönüp baktığında geç olduğunu fark ettiği durumları yansıttığı için Stevens’ı anlatmadıkları bu kadar çok kalbe işliyor...

Okuduktan sonra filmi olduğunu öğrendiğim bir kitap ve sanırım yıl sonuna kadar izlemiş olurum çünkü fazlasıyla merak ediyorum.


Baltasar ile Blimunda-Jose Saramago
Kırmızı Kedi Yayınevi

Bundan önce okuduğum Jose Saramago kitabından sonra bir süre Saramago okumaya ara veriyorum dedim ama yapamadım. Hem merak ediyordum hem de bu ay okuma temamla (Nobel Ödüllü Yazarlar) örtüştüğü için aldım elime kitabı. Aldıktan sonra pişmanlık başladı ama devam etmeyi sürdürdüm çünkü konu oldukça ilginç bir biçimde ilerliyordu. Yine de istediğim keyfi alamadım, Saramago okumak beni fazlasıyla yoruyor...


Sevgili-Marguerite Duras
Sel Yayıncılık

Şimdi yazmaya kalkınca fark ettim ki bu kitabı hiç sağlam kafayla okumamışım ve hakkında yazacak bir cümle bile yazamıyorum. Bu yüzden, tekrar okumak için notumu aldım.


Momo-Michael Ende
Pegasus Yayınları

Kitabı anlatacak kelimeler düşündüm, cümleler yazdım sildim... Fakat Momo’yu en iyi anlatan bu sözden başka hiçbir şeye ihtiyaç kalmıyor: “Zaman hayattır ve hayat kalbimizdedir.” 


Değişim-Mo Yan
Can Yayınları

Değişim, her ne kadar uzun öykü olarak belirtilmişse de Mo Yan’ın anılarından oluşan bir kitap. Çin’deki ve yazarın kendisindeki değişimleri anlatıyor. 

Daha önce istediğim halde hiç Mo Yan kitabı okumayıp bu kitapla başlangıç yaptığıma kendi adıma seviniyorum çünkü yazarın, yazarlık adımlarını nasıl tırmandığını öğrenmiş oldum.(Okuduğum yorumlara göre bazıları ise birkaç Mo Yan kitabı okuduktan sonra okumayı daha uygun bulmuş) Keşke biraz daha uzun anlatsa diye hayıflanmamak da elde değil ama birkaç kitabını okuduktan sonra tekrar bu kitabını okuduğumda daha farklı bir tat alacağımı biliyorum.


Mad Men'den tanıdık yüzler göreceğiniz Glow dizisini, ilk sezon pek severek izlemediğim için ikinci sezonunu izlemeyecektim. Fakat Netflix önüme Glow'u çıkarıp durdu ve ben de dizi boşluğundayken hadi izleyeyim dedim. İlginçtir ki ikinci sezonu merakla izledim ve bu sefer daha çok hoşuma gitti. 3.sezonu beklemeye başladım bile :)


Sex and The City'nin 4. ve 5. sezonlarını da çok hızlı bir şekilde bitirdim. Sona doğru gittikçe insan daha çok sevmeye başlıyor bu diziyi.


Geçen sezon Ankara'da tiyatro sinemaları gösteriliyordu ve kaçırmak istemediklerimden biri ise Hamlet ve Benedict Cumberbatch'ti. Oyunculuklar mükemmeldi. Daha da çok bayıldığım şey ise sahne tasarımı ve sahnenin kullanımıydı. Adeta bir görsel şölen ve neden bizde yok diye yine hüzünlendim. Sahne Tasarımcısı Es Devlin, muhteşem işler başaran birisi ve kısacık da olsa Hamlet ile ilgili detayları Netflix'in Abstract: The Art of Design'da Stage Design bölümünde bulabilirsiniz.

Nisan, benim için bol kitaplı bir ay oldu. Uzun zamandır böyle olmadığı için bu duruma da çok sevinerek yolculadım bu ayı :)

2 yorum:

  1. Mad Men'i görünce ilgimi çekti ama 80'lerin jimnastik salonları andırıyor afişi.
    Konusunu merak ettim şimdi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynen dediğiniz gibi Glow 80'lerde geçen bir dizi ve o dönemin televizyon algısını güzel bir şekilde yansıtıyor :)

      Sil